Dostlar
merhaba. Bunca üzüntünün, acının arasında yüzümüzü güldüren güzel şeyler de
oluyor. Geçen hafta İzmir’in bir ilçesinden, hiç tanımadığımız bir arkadaştan
mektup aldık. Samimiyetine, doğallığına ve yaşadığımız sorunlar karşısındaki duyarlılığına
çok teşekkür ediyoruz. Bize izin verdiği halde ve hatalar yapmış olabileceğini
defalarca bildirdiği halde biz düzeltilecek fazla bir şey görmedik. Bize
yazdığın için çok teşekkür ederiz sevgili Neslihan. Öykülerini heyecanla
bekliyoruz. Filiz Engin- Filiz Sonsuz
Cahili Kandırmak Çok Kolay Çünkü…
Filiz Engin Hanım ve
Filiz Sonsuz Hanım, merhaba her ikinize de.
Ben
Neslihan Çoban. Yazılarınızla facebooktan bir arkadaşım vesilesiyle
karşılaştım. Bir ara düşündüm arasam facebooktan ikinizi de bulsam arkadaş
olarak eklesem mi diye. Sonra vazgeçtim belki kabul etmezsiniz diye. Nede olsa
tanımıyorsunuz beni. Size yazıp yazmamayı da çok düşündüm. Cesaret edemedim
önce. Sonra da aman nolcak ki, beğenmezlerse gazetede basmazlar deyip mektubumu
yazmaya başladım.
Aslında
ben de yazıyorum ara sıra. Kimseye okutmadım yazdıklarımı. Daha çok da derdimi
kağıda dökmek için yazıyorum çünkü. Eşimle kavga ettiğimizde yazıyorum en çok. Sonra ne olur ne olmaz görür de kızar diye
kaydetmiyorum yazdıklarımı. Derdimi yazınca içim hafifliyor sanki. Filiz Sonsuz
Hanım, demiştiniz ya bir mektubunuzda, dert çok birikince oturup mektup yazmak
istedim, diye. İşte o zaman sizlerin beni anlayabileceğinizi anladım. Çünkü siz
de dertlerinizi yazarak kendinizi iyi hissediyorsunuz. Keşke tanışabilsek
sizlerle. Ama birbirimize uzak yerlerde oturuyoruz anladığım kadarıyla. Yakın
olsak mutlaka gelip tanışmak isterdim ikinizle de.
Dedim
ya, sizlere mektup yazmak için çok düşündüm. Kitap okumayı seviyorum ama vaktim
kalmıyor çok çok okumaya. İki çocuk, ev işleri felan derken akşam oluyor.
Yorgunluktan ayakta duracak halim kalmıyor. Güzel yazamam diye korkuyorum anlayacağınız.
Çünkü liseyi bitiremedim. Derslerim iyiydi aslında. Ama lise ikinin yazında
eşimle tanıştım. Aşık olduk birbirimize. Bırak okulu, kaçalım dedi. Çocukluk
ettim. Okulu falan bırakıp kaçtım eşime. Yanlış anlamayın. Pişman değilim
eşimle evlendiğim için. Sadece okulu bitirmediğime pişmanım. Annem hep derdi,
oku kısa yoldan hemşire ol. Koca eline bakmazsın diye. Akıl işte. Zengin
değiliz ama çok şükür namerde de muhtaç değiliz. Kendi yağımızla kavruluyoruz.
Ama diyorum ki şimdi benim de işim olsaydı üç kuruş kazansaydım fena mı olurdu.
Neyse bunlarla kafanızı şişirdim. Size mektup yazmak istedim çünkü bu seferkini
silip atmak istemedim. Çünkü bu sefer sadece kendi dertlerimden
bahsetmeyeceğim.
Rahmetli
babam televizyonda haberleri hiç kaçırmazdı. Eşimde de var o alışkanlık. Bizim
evde her akşam haberler mutlaka izlenir. Ama artık dayanamıyoruz. Kanal değiştiriyoruz,
orada da haberler var. Eşim de ben de okuyamadık ama, seyrettiklerimizden
anlıyoruz neler olup bittiğini. Otur anlat deseniz belki becerip anlatamayız.
Ama olup bitenlere yüreğimiz dayanmıyor artık. Bir kızımız var. Allah
bağışlarsa sekiz yaşında. Okul evimize çok yakın ama yine de on dakika geç
kalsa okula gidiyorum kızımı aramaya. Caniler öldürüp bir kuytuya atarlar diye,
Allah korusun, tecavüz ederler mi diye çok korkuyorum. Oğlum daha küçük… İki buçuk yaşında... Ama
zaman öyle kötü ki, oğlan çocuğu deyip sokağa salamayacağız onu da. Geçen hafta
bizim burada liseli bir delikanlı uyuşturucudan öldü. Annesi kayınvalidemin
komşusu olur. Kadına üzüntüden felç indi. İnsan evladına kondurmak istemiyor
ama ya kötü arkadaşlara bulaşırsa, ya uyuşturucuya alışırsa diye şimdiden
rüyalarıma giriyor. Okulların önünde satıyorlarmış uyuşturucuları. Hem de çok
ucuzmuş. Nasıl yapabiliyorlar böyle bir şeyi aklım almıyor. Devletin polisleri
nasıl yakalayamıyor bunları? Eskiden zengin çocukları alabiliyor denirdi. Şimdi
çoluk çocuk harçlığıyla bile alabiliyormuş.
Kızım
da oğlum da okusunlar istiyorum. Ama nasıl göndeririz başka şehirlere
bilmiyorum. Sapıklardan korusak uyuşturucu var. Uyuşturucudan korusak başka
şeyler var. Yeni kanun çıkardılar. Sizler daha iyi takip etmişsinizdir mutlaka.
Yüzünü atkıyla bile kapatsan suç olacakmış. Ne yapacak bu çocuklar? Ama ben
kararlıyım. Gerekirse peşlerinden giderim, onlarla geçiririm zamanımı, yine de
okuturum çocuklarımı. Cahil kalmasınlar. Cahili kandırmak çok kolay çünkü.
Aldanmasınlar karşılarına çıkan her laf canbazına. Akıllarını kullansınlar. Hem de kendi ayakları üzerinde durabilsinler
diye isterim okumalarını. Hele de kızımın okuması şart diye düşünüyorum. Nasıl
bir insanla karşılaşır belli olmaz. İnşallah kıymetini bilecek, mutlu olacağı
birisi olar eşi. Ama ya olmazsa? Kendisini ezdirmemesi için her şeyden önce
kendi parasını kazanması lazım değil mi? Kendi hakkını koruyabilmesi için
okuması şart değil mi? Bu yüzden gerekirse peşlerinden gideceğim ama okutacağım
çocuklarımı.
Mektubumun
başında dediğim gibi, mektubum gazetede yayınlanacak kadar iyi değilse
yayınlamayın. İnanın gücenmem. Sizin okumanız bile yeter bana. Ama beğenirseniz
belki ileride ben de bir hikaye yazar yollarım size. Aklımdan geçiyor bazen
hikaye yazmak. Okuldayken çok hikaye okurdum. Edebiyat
öğretmenimiz yazdığım kompozisyonları beğenirdi. Ama yıllar geçti üstünden. Pek
çok yanlışlıklar yapmış olabilirim. Eğer bu mektubu yayınlamak isterseniz,
yanlışlıkları düzeltebilir misiniz rica etsem? Facebookta yayınlarsanız ve
arkadaşıma ulaşırsa bana yollayacak bu yazıyı. Oradan görürüm düzeltmelerinizi.
Hem de yeniden öğrenirim doğru yazmayı. Şimdi bu mektubu yazarken masaya bir
imla kılavuzu koydum. Ona bakarak yazıyorum. Ama yine de yanlış yaptığım yerler
varsa kusuruma bakmayın.
Bu
kadar uzun yazabileceğimi tahmin etmiyordum başlarken. İki sayfa olmuş bile.
Şimdilik bu kadar olsun. Belki ileride tekrar yazarım. Sizlere kolay gelsin
diyor, başarılarınızın devamını diliyorum.
11 Şubat 2015