Çocukluğunuzu Hatırlıyor musunuz?-Arzu Doğan

Çocukluğunuzu hatırlıyor musunuz?
Sahi o dönemden neler kaldı aklınızda?
Bebeklerinize hiç elbise diktiniz mi?
Sokakta taşlarla belirlenen kalelerden çift kale maç yaptınız mı hiç?
Hiç gol olsun derken cam kırdınız mı?
En önemlisi hiç sokaklarda özgürce koşarken düşüp dizleriniz kanadı mı?
Uçurtma uçurdunuz mu hiç gökyüzüne özgürce?
Bu soruların cevaplarını düşünürken geçmişe, dertsiz, özgür olduğunuz yıllara gittiniz değil mi?
Eğer gittiyseniz harika bir çocukluk geçirdiniz demektir.
Geçmişin çocukları, bu günün anne babaları... Peki, şu soruların cevapları hangisi?
Çocuklarınıza kelimelerin gücünü öğrettiniz mi?
Peki ya renkleri? Bu dünyanın sadece gri ve siyah renkli taş binalardan ibaret olmadığını? Buğday sarısını, gelincik kırmızısını, gökyüzü mavisini?
Notalarla da kendisini ifade edebileceğini? Piyano tuşlarına dokundu mu hiç? Notalarla camdan kanatlara sahip olabileceğini söylediniz mi?
Yorgunluktan gözleriniz kapanırken dahi masallar okudunuz mu ona?
Günümüzde bu soruların çoğuna, hatta hepsine “hayır” cevabını verdiğinizi duyar gibiyim.
Peki, bir de cama, balkona çıkın, ne görüyorsunuz?
Sokakta oyun oynayan çocuklar?
Kaç tanesi elinde telefonla geziyor?
Kaçı bilgisayar oyunları dışında saklambaç, seksek, körebe oynamış? Biliyorlar mı?
Çocuklarımız sokakta, bahçede, doğada, oyun yerine sanal dünyada, bir yaprağa dokunamadan, toprak kokusunu duymadan büyüyor. Saatlerini internette, hayal gücünden uzak, sevgisiz, yapay ve şiddetin zafer sayıldığı dünyada geçiriyor.
Peki, neden böyle? Cevabı basit. Anne babaların zamanı yok. Sırf anne babaları  zaman kazansın diye yapay dünyaya hapsedilen çocuklar!…
Özgürlük, hayal gücü, renk, nota, masal dinleyemeden büyüyen çocuklar.
Bırakın çocuklar çocuk olarak yaşasınlar. Sanal dünyada sahte ve samimiyetsiz büyümesinler.
Çamurdan pasta yapıp kıyafetlerini çamur yapsınlar. Renklerle duvarlarını boyasınlar. Bakkala gönderdiğinizde ekmeğinizin kıyısını koparsınlar. Yağmurlarda ıslansınlar. Size sürpriz yapmak için evi dağıtsınlar. En önemlisi özgürce koşarken düşüp dizlerini yaralasınlar. O zaman öğrenecekler çocuk kalpleriyle özgürlüğü ve düşse, dizleri kanasa bile yürümek için tekrar kalkmak gerektiğini.
 Sizce yanılıyor muyum? Yoksa haksız mıyım?
Eğer bana hak verdiyseniz çocuğunuza sarılın. Sarılmak, karşındaki insanın kalbini hissetmektir.
Çocuklarınızın kalbini hissedin. Bu, onlara dijital dünyanın hissettiremeyeceği tek duygu... 20.10.2015 ARZU DOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder