Savaşa ve Kutuplaşmaya Hayır!

Bir süredir giderek hızlanan bir ivmede kan ve şiddete alıştırılmaya çalışılıyoruz sanki. Gazetelerde ya da internet ortamında aralıksız göğsümüzü sıkıştıran haberler akıp duruyor gözlerimizin önünden.

   *Kobané’de yaşanan IŞİD saldırılarına ve bölge de süren yaşam savaşına karşı Gezi’nin doktorları İstanbul Tabip Odası’nın “Barış ve Yaşam Talebi için Suruç’a Kobané sınırına gidiyoruz” çağrısıyla bir araya geldiler. Hekimler Suruç’a, 10 Ekim 2014 Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece Kobané sınırına gitmek üzere yola çıktı.

  * ABD Dışişleri sözcüsü, “Kobane’nin IŞİD’in eline geçmesine üzülürüz ama önceliğimiz petrol bölgelerini kontrol altına almaktır” dedi. 

  *  İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesi’nde sabah saatlerinde okula gelen maskeli şapkalı “Müslüman Gençlik” üyeleri  özel güvenliklerin gözü önünde bahçede oturan üniversitelilere saldırdı. Özel güvenliğin hiçbir şey yapmadığı saldırının ardından yerleşkeye çevik kuvvet girdi. 28 öğrenci gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında yaralıların da bulunduğu ve karakolda kalorifer dairesinde polis tarafından darp edildikleri öğrenildi.

  *  Ana muhalefet genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Kobane’nin kurtarılması ve IŞİD’in püskürtülmesi ile sınırlı bir tezkere çıkaralım. Askerimiz bu işi tamamladıktan sonra ülke topraklarına geri dönsün,” dedi.

  * Gündem Çocuk Derneği “ 6-7 Ekim'de 24 saat içindeki saldırılarda 4 çocuk öldü, 10 çocuk ağır yaralandı, 110 çocuk gözaltına alındı,” diye açıklamada bulundu.

  * Cumhurbaşkanı Erdoğan KTÜ’ de yaptığı konuşmada da Kobane eylemleri için ‘”Anladıkları dil neyse o dille konuşacağız,” dedi.

  *ABD Dışişleri Bakanı, IŞİD merkezli olarak Ortadoğu’yu kapsayan savaşın “uzun yıllara yayılabileceğini” söyledi.

   * Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlara karşı polisimiz ne yapacak? Hala kalkan mı tutacak? Gereği neyse askerimiz de polisimiz de onu yapacaktır” diyen Erdoğan “14’ünden sonra gerekli bütün tedbirler alınacaktır. Azami ölçüde yasalarda gerekli değişiklikler yapılacaktır,” dedi.

Bunlar gazetelerden ya da sosyal medyadan seçtiğimiz yığınla ürkütücü haberden sadece bir kaçı… Bu arada hepimizin bildiği gibi ülkede, sadece 3 günde 35 insan çıkan olaylarda hayatını kaybetti. Söylenecek, yazılacak çok şeyimiz olduğunu fark edip kolları sıvamaya hazırlanırken 30 yazarın bir araya gelerek bir bildiri yayınladığını gördük medyada…
Söylediklerine harfiyen katıldığımız için aynı bakışı yeniden üretmeye gerek olmadığını düşündük ve aşağıda sizlerle paylaşıyoruz bu bildiriyi.



SUSMAK, AKAN KANA ORTAK OLMAKTIR
İnsanlık, dün olduğu gibi bugün de, zamanın, insan eliyle yaratılmış karanlık koridorlarında ilerliyor. Giderek yayılan savaşların, inanılmaz boyutlara ulaşan şiddetin içinde, her gün ölümden daha kötü şeylerle tanışarak, insan kalmaya çalışıyoruz. Düşünce evrenimizin, mahremiyetimizin, evrensel insani değerlerimizin fütursuzca saldırıya uğradığı, egemenlerin çıkarları doğrultusunda çizilen sınırlar içindeki yaşam, artık katlanılmaz bir hal alırken; ırk, din, dil, cinsiyet ayırımı yapılmaksızın insan soy ve varlığını sürdürmek ereği, ne yazık ki yalnızca kâğıtlara yazılı ilkeler olarak kalmıştır.

Bu nedenle, bugün Rojava’da akan kan; yalnızca Kürtlerin değil bütün insanlığın kanıdır.  Ayaklar altına alınan, tüm halkların, din, inanç ve kültürlerin birlikte yarattığı ortak insani değerlerdir. Orada verilen mücadele de insanın yaşam hakkını, onur ve haysiyetini koruma mücadelesidir.
Savaşın gelip dayandığı Şengal ve Rojava bölgelerinin, binyıllardır birlikte yaşamış halklarının, dinlerinin ve özgürlüğe olan inançlarının hedef alınarak hunharca katledilişinin, IŞİD gibi İslam adını almış fakat İslam’ın en elzem ilkelerini bile çiğneyip, katlederek, tecavüz ederek, yağmalayarak ilerleyen bir örgüte ihale edilmesinin tesadüf olmadığı açıktır.
Gösterilmeye çalışıldığı gibi bağımsız bir hareket ya da gönüllü bir şeriat istemcisi değil, egemenlerin uzun menzilli terör örgütü olan IŞİD’in yürüttüğü bu kirli savaşa, başta çocuklar olmak üzere, kadınların ve erkeklerin katledilmesine, onurlarının ayaklar altına alınarak topraklarını terk etmek zorunda bırakılmasına izin verilemez. Başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere, bölgedeki diğer güçlerin ve Birleşmiş Milletlerin de buna destek vermesi veya bunu görmezden gelmesi kabul edilemez. Böyle bir durum içinde susmak, zulme ortak olmaktır.”*










Körfez Demokrat Gazetesi’nde bir yılı aşkın bir süredir kültür sanat sayfası hazırlamaya çalışan bizler, gerçeklere kör, sağır ve dilsiz olmanın onursuzluk olduğunu, onursuz sanat yapılamayacağını bilerek diyoruz ki:

İçimiz acıyor. Yüreğimiz ateş altında..!

Filiz Sonsuz                                      Filiz Engin



*Bildiriye imza atan yazarların isimleri; Arzu Demir, Akif Kurtuluş, Aydın Çubukçu, Ayşegül Çelik, Aysel Sağır , Aysun Kara, Ayten Kaya Görgün, Ayşe Akaltun , Atalay Girgin, Dilawer Zeraq, Ece Temelkuran, Fırat Cewerî, Gönül Kıvılcım, Gabriel Binder(Avusturya), Hasibe Ayten, Hans Zengeler (Almanya), Helim Yusiv, İbrahim Genç, İmre Török-(Almanya), Müge İplikçi, Nina George (Almanya), Nevzat Süer Sezgin, Peter Prange (Almanya), Pelin Buzluk, Süreyya Köle, Şenay Eroğlu Aksoy, Şeyhmus Diken, Tekgül Arı, Yasemin Yazıcı, Yıldız Çakar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder