
1935 yılında yazmış bu şiirleri Nazım Usta. Mussolini
dönemi İtalya’sına resim öğrenmeye gitmiş Habeşistanlı bir delikanlının
dilinden, Habeşistan’da bıraktığı karısı Taranta-Babu’ya, yer yer düz yazı
şeklinde ama ağırlıklı olarak şiir şeklinde yazılmış 13 mektup. Kurguya göre
faşistler tarafından tutuklanmış bu delikanlının odasını kiralayan, Nazım’ın
tanımıyla ‘Kendi ülkesinde kendi dilini
istediği gibi kullanamadığı için, Asya ve Afrika
dillerine merak saran bir İtalyan arkadaş’ının
kiraladığı o odada bulup şaire gönderdiği mektuplar bunlar.
Nazım’ın, tutuklanmasından çekindiği için ismini
açıklamak istemediği bu arkadaşının:
“ Kardeş,
Sen Roma'yı kartpostallardan, tarih ve coğrafya kitaplarına basılan fotoğraflardan tanırsın. Taşları Sezar'ların ve Lejyon'ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benziyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve güvercinler; Palazzo Venezia sarayı, balkonu ve bu balkonda ağzı bir karış açık, sağ eli kalçasında, sol eli havada, öylece donakalmış Mussolini.
Fakat bu kartpostallar Roma'sına benzemeyen bir Roma daha vardır. Onun ne fotoğraflarını çekerler, ne kartpostallarını satarlar. Bu ikinci Roma'nın adı: Cartieri Popolari - HALK MAHALLELERİ'dir... Burada evler, Amerika'ya göç edemeyen bir İtalyan işsizinin umutsuzluğuna benzer. Buranın karanlığı terlidir, yapışkandır ve kokusu ağırdır. Bu mahalleler, boyalı kartpostalların parlaklıklarında bile ışık bulamadıkları için ne coğrafya kitaplarına girerler, ne de güzel, tarihî manzaralar meraklısı yolcuların koleksiyonlarına...” sözleriyle başlıyor. İtalya’da yayınlanmasının imkânsızlığından ötürü şaire gönderdiği bu mektupları kitap haline getirmesini istemektedir. Ve okuyucu bu mektuplar sayesinde İtalya’da o dönemde yaşanan faşizmi bütün çıplaklığıyla algılar.
Sen Roma'yı kartpostallardan, tarih ve coğrafya kitaplarına basılan fotoğraflardan tanırsın. Taşları Sezar'ların ve Lejyon'ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benziyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve güvercinler; Palazzo Venezia sarayı, balkonu ve bu balkonda ağzı bir karış açık, sağ eli kalçasında, sol eli havada, öylece donakalmış Mussolini.
Fakat bu kartpostallar Roma'sına benzemeyen bir Roma daha vardır. Onun ne fotoğraflarını çekerler, ne kartpostallarını satarlar. Bu ikinci Roma'nın adı: Cartieri Popolari - HALK MAHALLELERİ'dir... Burada evler, Amerika'ya göç edemeyen bir İtalyan işsizinin umutsuzluğuna benzer. Buranın karanlığı terlidir, yapışkandır ve kokusu ağırdır. Bu mahalleler, boyalı kartpostalların parlaklıklarında bile ışık bulamadıkları için ne coğrafya kitaplarına girerler, ne de güzel, tarihî manzaralar meraklısı yolcuların koleksiyonlarına...” sözleriyle başlıyor. İtalya’da yayınlanmasının imkânsızlığından ötürü şaire gönderdiği bu mektupları kitap haline getirmesini istemektedir. Ve okuyucu bu mektuplar sayesinde İtalya’da o dönemde yaşanan faşizmi bütün çıplaklığıyla algılar.
Son mektupta diğerlerinden farklı olarak Mussoli’nin sözleri, bazı gazete
haberleri, işsizlik ve işçi ücretleri
hakkında bazı iktisadi veriler yer almakta. Bütün bunların en sonuna eklenmiş şu
cümlelerle bitiyor kitap.
“Bu sayılar on yıllık faşizmin bilançosudur,
Taranta - Babu. Ondan sonraki yıllarda ne oldu? Bunun karşılığını, bizim
topraklarda ölecek olan İtalyan delikanlıları verecek.”
Bu büyük şair ve bu büyük kitapla ilgili yazılacak, konuşulacak elbette
çok daha fazla şey var. Şimdilik 5. mektubun son dizeleriyle bu yazıyı
bitiriyorum.
“YAŞAMAK..
Ne acayip iştir ki
bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU
bugün bu
«bu inanılmıyacak kadar güzel»
bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey:
böyle zor
bu kadar
dar
böyle kanlı
bu denlü kepaze...”
Ne acayip iştir ki
bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU
bugün bu
«bu inanılmıyacak kadar güzel»
bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey:
böyle zor
bu kadar
dar
böyle kanlı
bu denlü kepaze...”
Saygıyla, sevgiyle Nazım Hikmet. Şiirlerinle yaşıyorsun ve yaşayacaksın.
FİLİZ
ENGİN