Nazım Hikmet ve Taranta - Babu'ya Mektuplar/Filiz Engin

15Ocak1902’de doğmuş büyük şair Nazım Hikmet. Onu anarken yazdığı hangi şiiri seçmeli, hangi birini taşımalı sayfalara diye epey kararsız kaldım doğrusu. Nasıl da evrensel, nasıl da zamandan muaf dizeler hepsi. Bir yandan hayranlık uyandırıyor bu durum, diğer yandan iç yakıyor elbette. Artık; mesela Taranta-Babu’ya mektupların kötü bir anı olmaktan başka geçerliliği kalmadığı bir dünyada yaşamak istemez miydik hepimiz?

1935 yılında yazmış bu şiirleri Nazım Usta. Mussolini dönemi İtalya’sına resim öğrenmeye gitmiş Habeşistanlı bir delikanlının dilinden, Habeşistan’da bıraktığı karısı Taranta-Babu’ya, yer yer düz yazı şeklinde ama ağırlıklı olarak şiir şeklinde yazılmış 13 mektup. Kurguya göre faşistler tarafından tutuklanmış bu delikanlının odasını kiralayan, Nazım’ın tanımıyla ‘Kendi ülkesinde kendi dilini istediği  gibi  kullanamadığı için,  Asya  ve Afrika dillerine merak saran bir İtalyan arkadaş’ının kiraladığı o odada bulup şaire gönderdiği mektuplar bunlar.

   Nazım’ın,  tutuklanmasından çekindiği için ismini açıklamak istemediği bu arkadaşının: 
“ Kardeş,
        Sen Roma'yı kartpostallardan, tarih ve coğrafya kitaplarına basılan fotoğraflardan tanırsın. Taşları Sezar'ların ve Lejyon'ların kabartmalarıyla oymalı üç gözlü kapılar; kıyılarının yarısını fareler yemiş kocaman bir eleğe benziyen Koliseum; Batrus resul kilisesi meydanı ve güvercinler; Palazzo Venezia sarayı, balkonu ve bu balkonda ağzı bir karış açık, sağ eli kalçasında, sol eli havada, öylece donakalmış Mussolini.
        Fakat bu kartpostallar Roma'sına benzemeyen bir Roma daha vardır. Onun ne fotoğraflarını çekerler, ne kartpostallarını satarlar. Bu ikinci Roma'nın adı: Cartieri Popolari - HALK MAHALLELERİ'dir... Burada evler, Amerika'ya göç edemeyen bir İtalyan işsizinin umutsuzluğuna benzer. Buranın karanlığı terlidir, yapışkandır ve kokusu ağırdır. Bu mahalleler, boyalı kartpostalların parlaklıklarında bile ışık bulamadıkları için ne coğrafya kitaplarına girerler, ne de güzel, tarihî manzaralar meraklısı yolcuların koleksiyonlarına...”
sözleriyle başlıyor. İtalya’da yayınlanmasının imkânsızlığından ötürü şaire gönderdiği bu mektupları kitap haline getirmesini istemektedir. Ve okuyucu bu mektuplar sayesinde İtalya’da o dönemde yaşanan faşizmi bütün çıplaklığıyla algılar.

Son mektupta diğerlerinden farklı olarak Mussoli’nin sözleri, bazı gazete haberleri,  işsizlik ve işçi ücretleri hakkında bazı iktisadi veriler yer almakta. Bütün bunların en sonuna eklenmiş şu cümlelerle bitiyor kitap.

  “Bu sayılar on yıllık faşizmin bilançosudur, Taranta - Babu. Ondan sonraki yıllarda ne oldu? Bunun karşılığını, bizim topraklarda ölecek olan İtalyan delikanlıları verecek.” 


Bu büyük şair ve bu büyük kitapla ilgili yazılacak, konuşulacak elbette çok daha fazla şey var. Şimdilik 5. mektubun son dizeleriyle bu yazıyı bitiriyorum.

“YAŞAMAK.. 
Ne acayip iştir ki 
        bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU 
bugün bu 
«bu inanılmıyacak kadar güzel» 
bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey: 
böyle zor 
bu kadar 
            dar 
böyle kanlı 
            bu denlü kepaze...

Saygıyla, sevgiyle Nazım Hikmet. Şiirlerinle yaşıyorsun ve yaşayacaksın.

                                                                                            FİLİZ ENGİN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder