Gezi Yazıları 2- Aynur Aras

 Dar es Salaam’da Renkli Yaşam     

Gece çok geç geldiğimiz için sabah da geç kalktık. Gece yol boyunca evsizlerin sokaklarda, kaldırımlarda bir örtüye sarınıp yattıklarını gördük. Hava sıcaklığı gece bile 26° idi. İyi ki öyleydi, yoksa nerede kalacaklardı?  Metro yoktu ki burada. Gündüz ise sıcaklık 34° civarındaydı.

     Elçilikte onarım olduğundan makine sesleri beni çok uyutmadı. Kızım, geziye Varşova’dan katıldığı için ısı ve bölge farkı onu çok yormuştu. Ayrıca sınavlarını bitirip geldiğinden uykusuzdu da. Kızımı uykuda bırakıp alt kata indim. Çevreyi dolaştım, balkonda oturup Hint Okyanusu’nu seyrettim bir süre. Derken karnım acıktı,  tekrar aşağıya indim. Çalışanlarla karşılaştım ve mutfağın yerini öğrendim. Bina çok büyük ve kapılar da çok kalın olduğundan mutfağın yeri pek anlaşılmıyordu. Yeşim, görevlilere söylediği için kahvaltı hazırdı zaten. Yeşim, sabah arkadaşlarla alışverişe çıkmıştı. Sonra beni almaya geldiler ve birlikte çıktık.

     Dar es Salaam, önemli bir liman kenti. Öyle bir karmaşa var ki şehirde sanki panayır yeri. Herkes sokakta ve ne bulursa satıyor. Rengârenk giysiler ve karmakarışık trafiği ile çok farklı bir yer. Otobüs ve minibüs arası canlı renklerle boyanmış araçlarla dolu yollar. Ayrıca motosiklet ve motoguzi denilen üç tekerlekli taşıtlar da taksi yerine kullanılıyor. Aralardan yılan gibi kıvrılarak, trafik kurallarına aldırmadan ( zaten kural da yok ya) dalıp geçiyorlar. Yol kenarlarında 2, 3, 4. el eşyalar satışa sunulmuş. Hepsinin de kendine göre bakıcı ve alıcısı var.

     Yerel giysilerin satıldığı dükkânımsı yerlere de gittik. Otantik giysiler, kumaşlar dizi dizi sergilenmiş. Çoğu işyerinde kadınlar çalışıyor. Bazı yerlerde bir taraftan dikiş de dikiyorlar. Birbirinin aynısı izbe, sıcak ve baraka gibi dükkânlarda kıran kırana pazarlıklarla satış yapılıyor. Hemen hemen hepsi İngilizce biliyor. Şehir yeşillikler içinde olmasına rağmen çok da düzensiz ve temizlik de yok. Merkez dışında trafik lambası da yok, polis de. Metroya da yeni başlanmış, bu yüzden karayolu kullanılıyor ama ralliye çıkmış gibi gidiyor taşıtlar.

     Müslüman ve Hristiyan karışık yaşıyorlar. Bazıları fotoğraf çektirmek istemiyor, bazıları da para istiyor fotoğraf için. Ya da alışveriş edin diyorlar. Yoksa fotoğraf da yok. Ama hepsi de sıcakkanlılar.

     Hava aşırı sıcak ve nemli… Buradaki gibi esinti çıksın diye bekleniyor. Epeyce alışveriş yaptık çok renkli dükkânlardan. Pamuklu elbiseler, hediyelik örtüler, tahta oyma süs eşyaları, taş işçiliği aksesuarlar v.s. “Uru” denilen Tanzanit taşlı, gümüş süslü makrome bilezikler yeni tanıtılıyor. Eve yaklaşınca arabadan indik ve sahilde yürüyüp, fotoğraf çektik. Med cezir olayları yüzünden sahillerde çok değişik manzaralar oluşmuş. Deniz, kayalarda girinti ve çıkıntılar yapmış, mağaralar oluşturmuş. Elçilikler genellikle sahilde, ayrıca varlıklılar da bu bölgede güzel evlerde oturuyorlar. Hint Okyanusu’na karşı, gelip geçen gemileri seyrederek yaşıyorlar.

     Akşam yemeğinden sonra biraz sohbet edip odalarımıza çekildik. Salı günü büyük gündü. Yeşim bizi safariye götürecekti. Arkadaşların zamanı azdı ve gezilerimizi arka arkaya yapmak zorundaydık. Tanzanya’da 6-7 tane park alanı var. Biz beş saat uzaklıktaki bir parka gidecektik. Bu yüzden gece yarısı yollara döküleceğiz. Sabah parka varıp, öğleye kadar gezip, akşama eve döneceğiz. Erken yatmamız gerekiyor. Bakalım yarın aslanlara yem olmadan dönebilecek miyiz?


                                                                                       27.01.2014- AYNUR ARAS

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder