İsimsiz Kahraman/Arzu Doğan

Müzik atölyesi bu ara beni sık sık misafir eder olmuştu. Uzun saatler geçiriyor genelde gece çalışıyordum. Gece olmasının elbette sebepleri vardı. Başta sessizdi. Bu ara tek istediğim buydu. Biraz çay biraz nota biraz gökyüzü.

Kaç saat çalıştığımı bilmiyorum çay almak için ayağa kalktığımda camdan bir süre şehri izledim ‘ne kadar olmuştu ülkeye döneli?’

Alışmış mıydım, seviyor muydum burayı? Tam net cevapları yoktu aslında…Tek bildiğim ne zaman üzülsem ya da yalnız hissetsem buraya gelir notalara dökerim içimi. En çok deniz feneri gibi bana yol gösteren her daim yanımda duran eğitmenimi çok özlüyorum. Tam bir orta çağ erkeğiydi. Disiplinli, mükemmel, şekersiz kahve seven, günde sadece üç saat uyuyan, köpekleri seven, evde dâhi takım elbiseyle gezen, az gülümseyen, hala cep saati kullanan, her ne kadar itiraf edemese de bizleri sevdiğini bildiğim bir eğitmendi. Onunla çalışması zordur ancak onunla çalıştığınızda farkında bile olmazsınız nasıl eğitildiğinizin ama asla eskisi gibi olamazsınız yavaş yavaş işler sızı.

Dört yıl olmuştu görmeyeli ziyarete gidememiştim çünkü inatla adresini vermemişti. Üzülsem de güçlü görünüp uğurlamıştım onu elimde ise sadece daha da güçlü olmam için ‘piyano çalarken tak’ dediği yüzük vardı.

‘Ah! Bunları düşünmek beni hüzünlendiriyor, sıcak bir çayın çözemediği dert yoktur deyip çay aldım. Tamamlanması gereken bir gazete yazısı ve yarım bir piyano bestesi vardı. İkisini aynı anda yapmaya karar verip tüm gecemi buna ayırmıştım. Besteyi düşünmeye başladım. Gözlerim kapalı, notaların beni gelişi güzel kalbimin ve ruhumun rehberliğinde miraca çıkarmasına izin verdim. Belki de ilk defa bu denli coşkuyla acıyordum kanatlarımı alabildiğine, bir yandan da içimden taşarcasına bir hüzün vardı. Bu yüzden oldukça karma bir müzik çıktı ortaya.

Bu eserin adı isimsiz kahraman olmalıydı. Aslında eğitmenimin beni yönlendirdiği kişiyi anımsatıyordu bana. Onu ilk gördüğümde ilk şaşkınlığım fiziki görünüş olarak eğitmenime çok benzemesiydi sanırım, yaşları da birbirine yakındı. Sonra yavaş yavaş keşfetmeye başladım. Eğitmenimin aksine o kahveyi orta şekerli, çayı ise açık içiyordu. İş disiplinleri ise kesinlikle aynıydı. Onlarla çalışan mükemmel olmalıydı, gereksiz eleştiriler yapmaz ama en üst performans beklerlerdi. Bana göre ikisiyle çalışmakta büyük bir başarı ve lükstü.

Beni tekrar keşfetmiş, renklerle ve kendimle tekrar tanıştırmış, hatta atomu parçalamaktan zor olan önyargılarımı yok eden birinden bahsediyorum. Düşünün bu kişi hayatınızda var olursa size neler katardı. Renkleri severdiniz önce ardından işinizi hatta tüm ülkeyi.

Ben düşüncelere dalmışken bir elin omzuma dokunmasıyla irkildim. Gelen atölyenin müdürüydü ‘Anlaşılan tüm dünyayı gözyaşında boğacaksın’ dedi. Nedenini anlamadım önce ardından camı işaret etti, ‘Yağmur başladı tam senin havan’ dedi.’  Haklısın. Doğanın bana hep mucizeler sunduğuna inanırım ne zaman ihtiyacım olsa yağmuru gönderir.

‘Beste nasıl gidiyor?’

‘Gözlerini kapat ve dinle ‘dedim. Tuşlara yavaşça dokundum ‘Ne hissediyorsun?’

‘Yeniden doğuş! Evet, tam olarak böyle tanımlayabilirim. Yeşil, yüksek, herkes den uzak bir tepe. Güneşin sıcaklığını hissettirdiği bir yer. Rüzgârın saçlarımı savurduğu, beni üzen, güçsüz bırakan her şeyin ulaşamadığı, masallarda olabilecek kadar güzel bir yerde kayanın üzerinde oturup gözlerimi kapatıp kanatlandığımı düşündüğüm bir yer. Bir kelebeğin kanadında tüm dünyayı dolaşmak, bulutları hissedercesine’

‘Neden her piyano basına geçtiğinde gözlerini kapatıyorsun?’

Cevabı basit’ Gözlerimi her kapattığımda yeni benle tanışıyorum ‘dedim gülümseyerek.

‘Bu besteye ayrı bir özen gösterdiğini düşünüyorum ‘dedi merakla gözlerini açarak.

‘Evet, yanılmıyorsun ayrı bir özen gösteriyorum hayatımda önem verdiğim eğitmenim kadar önemli biri için besteliyorum. Buraya geldiğimde alışmam çok zor oldu. Bana destek olan, güvenen, önyargısız, yeteneklerine hayranlıkla baktığım, eğitmenim kadar emeği olan birine besteliyorum. Onun kadar güvenilir, umut dolu, güçlü ve mükemmel olan bir beste olsun ve onu yansıtsın. Anlayacağın bu gece uzun dostum çünkü bu kadar yetenekli miyim bilmiyorum inan ‘dedim.

‘Bence bunu başarmışsın. Beste güçlü bir ayağa kalkışı hissettiriyor umut dolu. Uzun bir uğraş sonrası küçük bir kıvılcımla harlayan ateş kadar zaferi karşılıyor. Gökyüzünün özgürlüğünü, bir kelebeğin kanat çırpışını ahenkle anlatıyor. Bence anlatman gereken kişiyi harika anlatmışsın’ dedi.

Umarım piyanom ve Kelimelerim bunu başarabilmiştir. Sanattan anlayan ve sanatla uğraşan insan asla kötü olamaz. Size inanan, güvenen, önyargısız insanlar biriktirin hayatınızda işte o zaman insan olmanın ayrı bir kavram olduğunu anlayacaksınız.
                                                               ARZU DOĞAN

     https://www.facebook.com/cilgagi?fref=ts                                                                                

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder