
Kaç
saat çalıştığımı bilmiyorum çay almak için ayağa kalktığımda camdan bir süre
şehri izledim ‘ne kadar olmuştu ülkeye döneli?’
Alışmış
mıydım, seviyor muydum burayı? Tam net cevapları yoktu aslında…Tek bildiğim ne
zaman üzülsem ya da yalnız hissetsem buraya gelir notalara dökerim içimi. En
çok deniz feneri gibi bana yol gösteren her daim yanımda duran eğitmenimi çok
özlüyorum. Tam bir orta çağ erkeğiydi. Disiplinli, mükemmel, şekersiz kahve
seven, günde sadece üç saat uyuyan, köpekleri seven, evde dâhi takım elbiseyle
gezen, az gülümseyen, hala cep saati kullanan, her ne kadar itiraf edemese de
bizleri sevdiğini bildiğim bir eğitmendi. Onunla çalışması zordur ancak onunla
çalıştığınızda farkında bile olmazsınız nasıl eğitildiğinizin ama asla eskisi
gibi olamazsınız yavaş yavaş işler sızı.
Dört
yıl olmuştu görmeyeli ziyarete gidememiştim çünkü inatla adresini vermemişti.
Üzülsem de güçlü görünüp uğurlamıştım onu elimde ise sadece daha da güçlü olmam
için ‘piyano çalarken tak’ dediği yüzük vardı.
‘Ah!
Bunları düşünmek beni hüzünlendiriyor, sıcak bir çayın çözemediği dert yoktur
deyip çay aldım. Tamamlanması gereken bir gazete yazısı ve yarım bir piyano
bestesi vardı. İkisini aynı anda yapmaya karar verip tüm gecemi buna
ayırmıştım. Besteyi düşünmeye başladım. Gözlerim kapalı, notaların beni gelişi
güzel kalbimin ve ruhumun rehberliğinde miraca çıkarmasına izin verdim. Belki de
ilk defa bu denli coşkuyla acıyordum kanatlarımı alabildiğine, bir yandan da
içimden taşarcasına bir hüzün vardı. Bu yüzden oldukça karma bir müzik çıktı
ortaya.
Bu
eserin adı isimsiz kahraman olmalıydı. Aslında eğitmenimin beni yönlendirdiği
kişiyi anımsatıyordu bana. Onu ilk gördüğümde ilk şaşkınlığım fiziki görünüş
olarak eğitmenime çok benzemesiydi sanırım, yaşları da birbirine yakındı. Sonra
yavaş yavaş keşfetmeye başladım. Eğitmenimin aksine o kahveyi orta şekerli,
çayı ise açık içiyordu. İş disiplinleri ise kesinlikle aynıydı. Onlarla çalışan
mükemmel olmalıydı, gereksiz eleştiriler yapmaz ama en üst performans
beklerlerdi. Bana göre ikisiyle çalışmakta büyük bir başarı ve lükstü.
Beni
tekrar keşfetmiş, renklerle ve kendimle tekrar tanıştırmış, hatta atomu
parçalamaktan zor olan önyargılarımı yok eden birinden bahsediyorum. Düşünün bu
kişi hayatınızda var olursa size neler katardı. Renkleri severdiniz önce
ardından işinizi hatta tüm ülkeyi.
Ben
düşüncelere dalmışken bir elin omzuma dokunmasıyla irkildim. Gelen atölyenin
müdürüydü ‘Anlaşılan tüm dünyayı gözyaşında boğacaksın’ dedi. Nedenini
anlamadım önce ardından camı işaret etti, ‘Yağmur başladı tam senin havan’
dedi.’ Haklısın. Doğanın bana hep
mucizeler sunduğuna inanırım ne zaman ihtiyacım olsa yağmuru gönderir.
‘Beste
nasıl gidiyor?’
‘Gözlerini
kapat ve dinle ‘dedim. Tuşlara yavaşça dokundum ‘Ne hissediyorsun?’
‘Yeniden
doğuş! Evet, tam olarak böyle tanımlayabilirim. Yeşil, yüksek, herkes den uzak
bir tepe. Güneşin sıcaklığını hissettirdiği bir yer. Rüzgârın saçlarımı
savurduğu, beni üzen, güçsüz bırakan her şeyin ulaşamadığı, masallarda
olabilecek kadar güzel bir yerde kayanın üzerinde oturup gözlerimi kapatıp
kanatlandığımı düşündüğüm bir yer. Bir kelebeğin kanadında tüm dünyayı
dolaşmak, bulutları hissedercesine’
‘Neden
her piyano basına geçtiğinde gözlerini kapatıyorsun?’
Cevabı
basit’ Gözlerimi her kapattığımda yeni benle tanışıyorum ‘dedim gülümseyerek.
‘Bu
besteye ayrı bir özen gösterdiğini düşünüyorum ‘dedi merakla gözlerini açarak.
‘Evet,
yanılmıyorsun ayrı bir özen gösteriyorum hayatımda önem verdiğim eğitmenim
kadar önemli biri için besteliyorum. Buraya geldiğimde alışmam çok zor oldu.
Bana destek olan, güvenen, önyargısız, yeteneklerine hayranlıkla baktığım,
eğitmenim kadar emeği olan birine besteliyorum. Onun kadar güvenilir, umut
dolu, güçlü ve mükemmel olan bir beste olsun ve onu yansıtsın. Anlayacağın bu
gece uzun dostum çünkü bu kadar yetenekli miyim bilmiyorum inan ‘dedim.
‘Bence
bunu başarmışsın. Beste güçlü bir ayağa kalkışı hissettiriyor umut dolu. Uzun
bir uğraş sonrası küçük bir kıvılcımla harlayan ateş kadar zaferi karşılıyor.
Gökyüzünün özgürlüğünü, bir kelebeğin kanat çırpışını ahenkle anlatıyor. Bence
anlatman gereken kişiyi harika anlatmışsın’ dedi.
Umarım
piyanom ve Kelimelerim bunu başarabilmiştir. Sanattan anlayan ve sanatla
uğraşan insan asla kötü olamaz. Size inanan, güvenen, önyargısız insanlar biriktirin hayatınızda işte o zaman insan olmanın
ayrı bir kavram olduğunu anlayacaksınız.
ARZU DOĞAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder