Siz Hiç Kanatlarınızı Alabildiğine Açıp Evreni Dinlediniz Mi? /Arzu Doğan

Bahar yavaş yavaş kendini hissettirirken yağmurunu da eksik etmiyordu. Gene yağmurlu bir hafta sonu camın önünde bir yandan dışarıyı izleyip bir yandan bos bilgisayar ekranına bakıyordum. Yağmur daima sakinleştirirdi beni. Onu izlerken çoğu zaman ne düşündüğümü hatırlamam. ‘Böyle olmayacak! Kelimeler yoksa notalar var ‘ deyip geçtim piyano basına. Bilemiyorum sizler hiç o sihirli tuşlara dokundunuz mu?
Her iki el, on parmak bağımsızdır piyano üzerinde hatta bazen ayaklarınızda eşlik eder müziğe. Piyano çalanların yüzlerine hiç dikkat ettiniz mi? Müziğin ahengine, duygusuna o kadar kendilerini kaptırırlar ki, her bir nota yüz mimiklerine yansır.
Piyano çalmayı nasıl tarif edebilirim; Tuşlara dokundunuz anda ruhunuzun yavaş yavaş gökyüzüne yükseldiğini bu esnada kapalı kanatlarınız olduğunu duşunun. Gözleriniz kapalıdır sadece kendi etrafınızda yavaş yavaş dönerek yükseliyorsunuz. Hissettiğiniz duyduğunuz tek şey nota, sakinlik ve teslimiyet… Müziğin zirvesinde, bir anda gözlerinizin ve kanatlarınızın açıldığını düşünün. Her şeyden, herkesten uzak gökyüzünde yıldızların arasında hem olayın merkezinde hem de olayın tamamen dışında.
İşte benim her piyanonun basına oturduğumda hissettiğim bu. Bazen kelimelerden çok daha etkili. Hepimiz günlük hayatlarımızda birer soluklanacağımız kendimize ait gizli bir bahçe aramıyor muyuz? İşte bunu müzik ve notalar sunuyor bizlere. Sadece müzikle sınırlamamak lazım sanatın her dalı gizli bir bahçe. Bazılarımız sadece denemekten kaçıyor.
Benim üniversite yıllarımda piyano çalmamak için nasıl direndiğime şahit olsaydınız kahkahalarla gülerdiniz. ’Olmaz, ben yapamam, beceremem, çok zor, tüm parmaklarımı nasıl ayrı ayrı yöneteceğim ben…’ gibi milyonlarca karsı çıkış cümlesi kurdum. Uzun surede beceremedim çalmayı. Eğitmenime ne dediysem ikna olmadı,  piyano öğretmekte oldukça kararlıydı. Neler denemedi ki;
Parmaklarıma nota sırasına göre renkli ipler bağladı, her gün yirmi dakika içi metal para dolu tavalar taşıttı... Ben pes ettim o etmedi. Şimdi düşünüyorum da iyi ki beni dinlememişler. İnsanoğlunun çok ilginç bir yapısı var. Bazen beden ve yasam bizlere ait olsa da kendimizi keşfetmeyi beceremiyoruz. En acısı bazılarımız keşfedemeden ayrılıyor bu dünyadan. Şöyle bir etrafınıza bakının. Kim bilir kendi farkında olmayan ne şair, ressam, müzisyen var yanı basımızda.
Tıpkı ben gibi. ‘Bir piyanoyu ben nasıl yönetebilirim‘derdim sonra fark ettim yöneten nota ve piyanoydu, piyanistin yaptığı sadece teslimiyetti.
Aynı Gun Woo gibi…
Gun Woo, benim Kore’de tanıştığım bir trafik memuru.  Sıradan, sadece işi ile ilgilenen, sabahları spor yapan aksamları ise o günün stresinden kurtulmak için trompet çalan biriydi.
Onun trompet çalması sıra dışı bir durum değildi. Kore’de herkes nota bilir, en az bir müzik aleti çalardı. Gene de eğitmenimin aklını kurcalayan şeyler vardı bana göreyse anormal bir durum yoktu. Trompet çalıyordu, iyide çalıyordu nesi garipti ki...
Bir gece ev toplantısında çıkan tartışma her şeyin seyrini değiştirmişti.
Bizlere dağıtılan notalarla Gun Woo’nun notaları farklıydı ve Gun Woo notalara ilk bakışta bunu fark edememişti, tartışma büyümüştü…
Eğitmen piyanonun basına geçerek bir tuşa bastı ‘bu hangi nota ‘dedi.
‘Do-Sol’ dedi…
Bir tuşa daha bastı ‘peki bu ?’
‘La-Ml’dedi gene umursamazca… Cevaplar nota olarak doğru ama piyano notası olarak yanlıştı.
Eğitmen giderek geriliyordu ve öfkeyle elini, beş parmağını açarak tek hamlede gelişigüzel vurdu piyano tuşlarına ve ‘söyle bu notalar hangileri’
‘Fa La Mı Re Sol! Oldu mu mutlu musun’ diye bağırdı Gun Woo. Ortam oldukça gergindi nefes almaya bile korkuyorduk çünkü malum eğitmenin böyle bir durumda gazabından asla kurtulamazdık.
-‘Olmadı bana notalarla söyle ‘
-‘G diyez, F diyez, C, D, Ebemol… Artık beni rahat bırak’ deyip hızla çekip gitti evden…
Herkes şaşkındı bir nota dikkatsizliği nasıl bir fırtınaya sebep olmuştu.
Esas fırtına biraz sonra gibiydi. Eğitmen piyano üzerindeki eline ve tuşlara bakıyordu, gözleri hayalet görse bu kadar dehşetle açılmazdı sanırım.
Bir terslik vardı ve tek şaşıran eğitmen değil hepimizin ağzı bir karış acık kalmıştı tuşlara bakınca.
Sinirle bir anda beş ayrı tuşa vurulmuş ve Gun Woo bu tuşların hepsini tek tek ayırt edebilmişti. Bu özel eğitimle bile elde edilmesi çok nadir olan bir yetenekti benim bildiğim bir Mozart vardı. Bir defa duyduğu müziği tek seferde notalara dökebiliyordu. Düşünsenize muazzam bir yetenek bu.
Sonra tüm gerçek anlaşıldı Gun Woo’nun bu kadar kızmasının nedeni nota bilmemesiydi. Bu daha da büyük bir depreme sebep oldu nota bilmiyor ve orkestrada anlamadığımız her yeri ona soruyorduk o ise tarif ederek düzeltiyordu. Peki, nota bilmiyorsa bir orkestrada yer edinecek kadar kusursuz nasıl çalabiliyordu?
Cevap eğitmendeydi ama hala Gun Woo gerçek yeteneğinin farkında olmadan polislik mesleğine devam ediyordu her ne kadar müzik duygularını bastırmaya çalışsa da başarılı olamadı bir gün ıstıfa etti.
Buna sebep eğitmenimiz oldu. Çünkü Gun Woo bir müzik dâhisiydi nota bilmiyor ama sesleri kopya edebiliyor ve asla unutmuyordu. Eğitmenimiz onu resmî öğrencisi ilan etti. Uzun ve zahmetli bir yola girmişti. Nota öğrendi tekrar üniversite okudu. Piyano dersleri aldı. Kendini eğitmenin gösterdiği yolda mükemmel bir şekilde eğitti. O artık günümüzün en büyük orkestra şeflerinden, en önemlisi mutlu bir insan oldu…
Bazı insanlar vardır bizleri kömürden elmasa çevirirler. Düşünsenize eğitmen olmasa Gun Woo belki de sesleri kopya edebildiğini hiçbir zaman keşfedemeyecek ve yeteneğinden habersizce ayrılacaktı bu dünyadan.
Evet! Doğru tahmin o eğitmen Kang Mae idi.
Şuan bu yazıyı okuyanlar belki sizler de keşfedilmeyi bekleyen birer yıldızsınızdır kim bilir. Asla kendinizi, sıradan, değersiz, yeteneksiz görmeyin belki sizler bir şeyleri henüz keşfetmediniz ama unutmayın hepiniz birer mucizesiniz.
Ve keşfedilmeniz sadece bir adım… OGÜN, BUGÜN NEDEN OLMASIN?

                                                                                             ARZU DOGAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder